*Hızlandırılmış* Kanada Gezi Rehberi
- Bi Küçük Turuncu Uzaylı
- 26 Eki 2022
- 11 dakikada okunur

Uzun zaman sonra Kanada gezi rehberiyle geri dönüldüü. Tabii Kanada dediysek bütün ülkeyi gezmedik. Niagara-Toronto-Montreal düzleminde ilerledik yalnızca. Üzerinden biraz zaman geçtiği için her şeyi hatırlamaya çok debelensem de bazı şeyler aklımdan uçmuş gitmiş, biraz mutsuzum bu sebeple. İdare edelim lütfen :) Şu sıralar biraz işe güce ara verip, kendime yöneldiğim bir dönemdeyim o yüzden sizi yazı üstüne yazıya boğarım diye düşünüyorum ama siz kimsiniz mesela? Çünkü ben bu blogu kendi kendime yazıyormuşum gibi geliyor ki bu da kesinlikle benim kabahatim. Zira devamlılık bende biraz eksik kaldı. Neyse, konumuza dönecek olursak, geçtiğimiz Temmuz ayında (aylaaar olmuş yok artık) Amerika`dan, New York eyaletinde yer alan Niagara Şelalelerine gittik. Sonrasında da küçücük bir Kanada maceramız oldu ve ben bu seyahate çıkmadan önce, çılgıncasına, 3-4 güne ne sığdırabilir, nasıl dolu dolu ama biraz da gailesizce (bu kelime nereden aklıma gelmiş olabilir gerçekten?) nasıl gezebiliriz üzerine kafa yordum ve böyle bir rota çizdim. Nasıl bir rota olduğunu birazdan aşağıda okuyor olacaksınız.
Öncelikle size Kanada'nın yüzölçümünü vesaire anlatmak isterdim ama zaten ben de derin araştırmalar yapmıyorum, Wikipedia`dan bakıyorum genellikle. Burada sizi hiç yormak istemem bu bilgilerle gerçekten. Bunun yerine girizgah olarak bana ilginç gelen şeylerden bahsetmek istiyorum biraz. Paralarının (Kanada doları) üzerinde İngiltere Kraliçesi'nin olması bana birazcık farklı geldi mesela. Zira tamamen bağımsız bir ülke. Evet, İngiltere'ye gönülden bağlı, bu bir gerçek ama paranın üzerinde Kraliçe Elizabeth`i görmeyi beklemiyordum.

Bir diğer konu ise; Ontario`da bulunan ve Kanada'nın en büyük şehirlerinden olan Toronto`dan yola çıkıp Quebec`te bulunan Montreal`e doğru arabayla seyahat ettik -ki keyifli bir yolculuk olduğunu da söylemem gerekir- bu iki eyalet iki ayrı dünya, iki ayrı ülke adeta. Montreal`in birincil dili Fransızca. Kanada'nın genelinde Fransızca konuşuluyor zaten genel olarak ancak Quebec eyaletinde anadil Fransızca. O yüzden her tabela, her yazı, her menü, her şey ama her şey Fransızca. Sanki Fransa'daymışsınız gibi hissediyorsunuz. İngilizce biraz ikinci plana itilmiş.
Kanada`ya ne zaman gidilir?
Şayet Kanada`ya Temmuz ayında giderseniz diğer aylara oranla çok daha memnun kalma ihtimaliniz var. Kanada -bana göre çok fazla- kuzeyde olduğu için haliyle kış aylarında giderseniz biraz mevsimsel dertleriniz olabilir. Şu sıralar gidereniz de doğası muazzam olduğu için görsel olarak çok keyif alabilirsiniz elbette. Ama özellikle Temmuz ayı dememin sebebi ise 1 Temmuz Kanada`da "Kanada Günü" olarak kabul ediliyor ama sanki bütün bir ay Kanada Ayı gibi. Festivaller var, müzik, eğlence özellikle Quebec`te gerçekten çok güzel kutlamalar var. Biz gittiğimizde de sokak festivallerine denk geldik ve çok keyifli vakit geçirdik. Keşke daha çok kalabilseydik dedirtti bize bu güzellikler. Internet sitelerinden tam tarihlerine bakıyor olursunuz, her sene aynı tarihlerde gerçekleşmiyor olabilir her etkinlik. Ancak bu festivaller genelde Temmuz ayında gerçekleşiyor. Bu da sizlere küçücük bir tüyo olsun.

Kanada`da nerede kalınır?
Biz bütün kalacağımız yerleri son gün ayarladık dürüst olmak gerekirse. Çünkü net bir planımız yoktu hangi gün hangi şehirde olacağımıza dair. Niagara Şehri'nde otelde kaldık. Otelin adını paylaşmayacağım çünkü oldukça kötü bir deneyimdi ve kimseyi de negatif etkilemek istemiyorum. (Özelden sorarsanız kendimi tutamayıp söylerim ama, ehe). Toronto`da ve Montreal`de Airbnb tercih ettik berbat otel deneyimimizden sonra ve çok rahat ettik diyebilirim. Acaba gizli kameralarla izleniyor muyuz sorusu akılları kurcalasa da konfor açısından bence daha iyiydi.
Amaaa sizin için kapsamlı bir araştırma yaptım ve güzel otelleri fiyat aralıklarıyla birlikte aşağıda sıralıyorum.
Niagara Falls | Kanada/NY
Klasik, otel gibi oteller:
The Cadence ~ geceliği yaklaşık $175
Hampton Inn Niagara Falls ~ geceliği yaklaşık $200
Ben daha ucuz bir şeyler tercih ediyorum diyorsanız:
Wanderfalls Guesthouse & Hostel iyi bir alternatif gibi duruyor. Odalar aşırı zevksiz ama idare edilebilir.
~ geceliği yaklaşık $75-80
Otel gibi değil de ev rahatlığı hissetmek istiyorum ama Airbnb de olmasın diyorsanız:
The Hennepin House iyi bir alternatif gibi duruyor. Hem de diğerlerine oranla bir nebze daha göze hitap ediyor dizaynı. ~ geceliği yaklaşık $125
Hem fiyatı uygun hem de şirin bir yer istiyorsanız:
The Little Italy of Niagara Falls Bed & Breakfast ~ geceliği yaklaşık $100
Toronto | Kanada
One King West Hotel and Residence ~ geceliği yaklaşık $250
Klasik bir seçim: Fairmont Royal York Hotel ~ geceliği yaklaşık $350
Sheraton Centre Toronto Hotel ~ geceliği yaklaşık $260
Marriott Downtown at CF Toronto Eaton Centre ~ geceliği yaklaşık $300
Bu yukarıda sıraladıklarım standart otellerdi.
Toronto`ya hayatımda kaç kere gideceğim, biraz paraya kıyarım diyorsanız güzel bir seçenek: Shangri-La Toronto ~ geceliği yaklaşık $500
Daha uygun fiyatlı ama eli yüzü de düzgün seçenek istiyorsanız:
The Leaside Garden Guesthouse ~ geceliği yaklaşık $150

Montreal | Kanada
Hem iyi fiyatlı, hem merkezde, hem de uygun fiyatlı eli yüzü düzgün otel: Le Square Phillips Hôtel & Suites - geceliği yaklaşık $180, hem de stüdyo oda için.
Hem tarz sahibi hem de merkezde: Hotel Place D'Armes - geceliği yaklaşık $275
Fairmont The Queen Elizabeth - geceliği yaklaşık $290, hem de şık.
Le St-Martin Hotel Centre-ville – Hotel Particulier - geceliği yaklaşık $200 ve odalar gerçekten çok konforlu görünüyor.
Bunlar bana uymaz, daha uygun fiyatlı bir şeyler var mı diyorsanız, elbette: Courtyard by Marriott Montreal Downtown - geceliği yaklaşık $170 civarı ve merkezde.
Biraz daha tarz sahibi ama $3-5 daha fazla ödeyeceğiniz: Hotel Monville - geceliği yaklaşık $175
"Ben parayı dert etmiyorum, şık ve konforlu bir otel var mı?" diyorsanız: Four Seasons Hotel Montreal - geceliği yaklaşık $750 (burada biraz aşırıya kaçtığımı kabul ediyorum evet)
Toronto ve Montreal arasında bile gözle görülür bir otel kalite farkı varmış gibi görünüyor. Montreal'dekiler hem göze daha çok hitap ediyor, hem de nispeten daha uygun fiyatlı merkezde otel bulma şansınız daha yüksek.
Kanada`da ulaşım ve park peki?
Bu konuyu sizin için araştırdım zira biz arabayla gittik ve roadtrip olduğu için havaalanı ya da toplu taşıma kullanmadık. Ama buralar bu konuda eksik bırakamazdım. Sizin için bulabildiğim bilgileri aşağıda derledim. Sizinle şöyle bir web sitesi linki paylaşıyorum Toronto için. Bu sitede bütün rotaları ve metro-otobüs saatlerini bulabilirsiniz güncel olarak. Ayrıca ücretler de bu sayfalarda yer alıyor. Presto kart edinerek toplu taşımaları kullanabiliyorsunuz. İstanbul kart gibi aynı. Yükleme yaparak kullanmaya devam edebiliyorsunuz. Bu kartı da Kanada`da sıklıkla karşınıza çıkacak olan "Shoppers Drug Mart"tan edinebiliyorsunuz. Eğer toplu taşıma tercih etmiyorsanız ve arabanız da yoksa uber de kullanabilirsiniz.
Montreal metro hattına ilişkin bilgileri ise şuraya bırakıyorum. Hangi hat nerelere gidiyor hepsini buradan öğrenebilirsiniz. İstasyonlardan kart edinebildiğiniz yazıyor her yerde. Ayrıca bu web sitesinde de baya ayrıntılı olarak her şeyi açıklamışlar. Şu siteden de isinize yarayabilecek uygulamalara ilişkin bilgi alabilirsiniz.
Şimdi bu rotada nerelere gidilir konusuna giriş yapalım dilerseniz. Aşağıda sizin için sıraladım.
Bu rotada gezilecek yerler:
Niagara Şelaleleri
CN Tower
Distillery District
Casa Loma
Port Hope
Primitive Designs
The Big Apple
Presqu`ile Provincial Park
Prince Edward
Picton
Kingston
Thousand Islands National Park
Upper Canada Village
Notre-Dame Basilica of Montreal
The Montreal Museum of Fine Arts
Saint Joseph`s Oratory of Mount Royal
Mount Royal Chalet
Quebec City

Niagara Şelaleleri - New York-Kanada
İlk gün Niagara Şelaleleri görülmek üzere yola çıkılmıştı yukarıda da belirttiğim gibi. Öncelikle size ilk tavsiyem eğer Amerika üzerinden yola çıktıysanız bizim gibi, lütfen Amerika tarafında hiç oyalanmadan Kanada tarafına geçin. Zira Amerika tarafında görülecek pek bir şey yok. Şehirleşme sıfır, hiçbir gelişmişlik ibaresi yok. Yani burası Amerika yahu biraz kendinize çeki düzen verin diyesi geliyor insanın inanın. Çokça Amerika görmüş biri olarak söylemeliyim ki burası gördüğüm en vasat yerlerden biriydi. Öte yandan Kanada tarafına geçecek olursanız ki şöyle küçük bir komik parantez açmak isterim, arabanızı Amerika tarafında, akvaryum tarafındaki otoparka park ettikten sonra karşıya bakarsanız şelalenin öte tarafında bir takım hayat belirtileri görüyor olacaksınız. Şehir falan var o tarafta. İşte orası KANADA. Tabii şelaleler aynı şelaleler ve tabii ki mükemmel bir doğa harikası. Her türlü görülmeye değer ve muazzam ama eğer siz de bizim gibi 6-7 saat yol gidecekseniz -ki direkt Türkiye'den geliyorsanız çok daha fazlasını geliyor olacaksınız haliyle- sadece bunun için yola çıkmayın. Biz Kanada planı da yaptığımız için aşırı çok sevindik yani inanamazsınız ne kadar sevinebildiğimize. Kanada`ya alternatif olarak ya da ek olarak civardaki eyaletleri de gezebilirsiniz elbette.

Niagara Şelaleleri üç büyük şelaleden oluşmakta. Bunlar; Bridal Veils Fall (adı çok yaratıcı değil mi yahu), American Falls ve Horseshoe. Niagara Şelalelerine gittiğinizde uzaktan fotoğraflarla yetinmeyip tekne turuna kesinlikle katılmanızı öneririm. Gerçekten epik bir tur. Sizi şelalelerin çok yakınlarına kadar götürüyor ve inanılmaz güzel bir tecrübe. Her baktığınız yerde gökkuşağı görüyorsunuz, duş almış kadar ıslanıyorsunuz ve herkes çığlıklar atıyor etrafınızda. Ek olarak, siz de benim gibi ertesi gün domates olarak uyanmak istemiyorsanız güneş kremini ihmal etmeyin, bu konu gerçekten önemli.
Niagara, Kanada tarafında, aynı zamanda da bir eğlence merkezine dönüştürülmüş; oyun parkları, restoranlar, barlar, etkinlikler mevcut. Biz şelaleyle yetinip bir gece dinlendikten sonra yolumuza devam etmeyi tercih ettik zira yolda da görülecek bir çok güzel şey vardı ama daha çok vaktiniz varsa bir kaç gün vakit geçirilebilir bir yer.

Toronto
Biz kahvaltımızı Toronto`da bulunan bir Türk mekânında, Simit & Chai`da yaptık. Mekan çok tatlıydı, yediğimiz her şeyden memnun kaldık. Menemen, börek, poğaça ve simit gerçekten çok güzeldi. Ve çay! Uzun zamandır Türk lezzetlerinden uzak kalmış biri olarak bu durak çok iyi geldi diyebilirim. Şöyle küçük bir de eleştiri bırakmak istiyorum buraya. Amerika`da büyük beklentilerle Türk restoranlarına ve kafelerine çok gittik. Ancak yemekler genel olarak tatmin edici olsa da mekanlar gerçekten aşırı derecede zevksiz oluyor. Estetikten uzak bir kaç masa ve sandalyeyle restoran-kafe açıyorlar. Masraf mı yapılmak istenmiyor bilmiyorum, bilen varsa lütfen aydınlatsın, ama gerçekten bir daha gitme isteğini ortadan kaldıran nahoş bir durum. Keşke böyle olmasa. Türkiye'de hiç böyle değil çünkü. Çok yaratıcı, çok estetik, çok tatlı mekanlar var. Anlamlandıramadığım bir konu. Sizin bir fikriniz varsa lütfen benimle paylaşın. Her neyse. Sözün özü, bu mekan öyle değildi. Hem lezzet hem görsellik mevcuttu. Şans vermenizi tavsiye ediyorum.

Casa Loma
Kahvaltıdan sonra Casa Loma`ya attık kendimizi. Internet üzerinden bilet alıp gitmenizi tavsiye ederim. Otopark için de para veriyor olacaksınız eğer arabayla gidiyorsanız. Kale bence görülmeye değer.
Casa Loma, İspanyolca bir kelime ve "Hill House" anlamına geliyormuş. Sabah 9:30`da açılan Casa Loma, saat 5`te kapanıyor. Kale gezmeyi seviyorsanız gidin bence. Özellikle kulelerine çıkılabiliyor olması çok ilginç bir tecrübeydi. Her katında da farklı bir ruh hali vardı kalenin. Merdivenler biraz dar. Dikkatli olunmasında fayda var. Kalenin en tepesindeki kulede de harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Gerçekten görülmeye değer bir manzarası var. Bahçesinde de küçük bir bahçesi ve Prenses Diana'nın da kullanmış olduğu eski bir arabanın replikası bulunuyor. Kalede ayrıca küçük bir vintage araba koleksiyonunu da görme imkânınız var. Bayağı küçük ama, gözünüzde büyütmeyin yani.

Bir çok filme ve diziye ait sahneler de bu kalede çekilmiş. Alt katta bütün bu filmlerin ilgili sahnelerini gösteren bir koridor da mevcut. X-Men, The Tuxedo, Chicago, Scott Pilgrim vs the World, Crimson Peak gibi bir çok yapımın bazı önemli sahneleri bu kalenin duvarları içerisinde çekilmiş. Ayrıntılarına şuradan ulaşabilirsiniz. Fotoğraflarıyla birlikte paylaşmışlar hem de, çok güzel kaynak.

Biz daha sonra Distillery District`te biraz vakit geçirip, kahve içip enerji depoladıktan sonra CN Kulesine doğru yola çıktık. Şehirde inanılmaz, İstanbul'u aratmayan bir trafik vardı akşam üzeri. Park sorunu da var haliyle. Bilginize.
CN Kulesi, yalnızca Toronto`nun değil -ki her Toronto fotoğrafında da görürsünüz zaten- Kanada'nın simgelerinden biri. Kuleye çıkmaya kesinlikle değer. Bütün Toronto ayaklarınızın altında. Tek sorun çok fazla insan o anda Toronto ayaklarının altında olsun istiyor! Aşırı kalabalık. İnsanlar bitmiyor, tükenmiyor, hatta gitgide artıyorlar. Ve herkes çılgınca fotoğraf çekiliyor. Biraz sakince dolaşmak lazım tadını çıkarabilmek için. Oturmalık yerler yapmışlar. Oturun, sakinleşin, manzaranın tadını çıkarın. Güneşin batışına giderseniz siz de bizim gibi, timelapse yapan insanlar gördüm hoşuma gitti mesela, yakalamak için güzel bir manzara. Asansörle çıkarken de cam kenarında durmaya özen gösterirseniz çok çılgın bir asansör yolculuğu olduğunu belirtmem gerekir. Çok çok hızlı. Kule bilmem kaç katlı ve çok kısa bir zaman dilimi içerisinde en tepesinde biliyorsunuz kendinizi. Uçakta gibi hissettiriyor. Biraz baş döndürücü.

Cam ile döşenmiş zemin olan yer biz gittiğimizde kapalıydı ne yazık ki. Üzerinde yürümeye cesaret edebilir miydim emin değilim ama açık olmasını ve denemeyi dilerdim.
Bileti internetten almanızı öneririm, bilet sırasında beklememiş olursunuz. Biz plansız da olsa tam güneşin batış saatine denk geldik. Aydınlıkken, güneş batarken hem de karanlıkken Toronto`yu görme imkânımız oldu böylelikle. Kulede bayağı vakit geçirdik diyebilirim. Aşağısındaki hediyelik eşya satan mağazada da çok tatlı şeyler var eğer küçük bir hatıra almak isterseniz. Eğer çocuğunuzla seyahat ediyorsanız kulenin hemen yanında Ripley`in Kanada Akvaryumu bulunuyor. Güzel bir akvaryum olduğunu duyduk ancak biz Amerika`da 3 kere akvaryuma gittiğimiz için akvaryum limitimizi doldurduğumuzu düşündük ve hiç yeltenmedik bile.
Kule sabah 10:00`dan aksam 22:00`ye kadar ziyaretçilere acık. Bilet fiyatlarına ve diğer bilgilere bu linkten ulaşabilirsiniz.

Port Hope ve Daha Niceleri
Sabah erkenden uyanıp yola çıkıldı ve ilk durak kahvaltı için Port Hope oldu! Burası çok şirin bir kasaba. Tamamen tesadüfi bir şekilde bir Yunan restoranına denk geldik ve içeri daldık. Kahvaltı bir harikaydı!
Daha sonra kasabayı turladık, küçük hediyelik eşyalar aldık ve tekrar yola koyulduk. Hediyelik eşya aldığımız şirin dükkânın adı: The Nooks. Standart bir hediyelik eşya dükkânı değil burası. Orijinal, lokal, farklı bir şey peşindeyseniz paranızın hakkını alabileceğiniz bir yer olduğunu söylemeliyim. El yapımı çok sevimli şeylerle dolu bir dükkân.
Port Hope`dan çıktıktan sonra "Primitive Designs" isimli farklı bir dünyaya gittik. Sanatçılar tarafından el emeğiyle ortaya konmuş muazzam eserlerle dolu bir yer burası. Gerçekten görülmeye değer. Burada beklediğimizden çok daha uzun vakit geçirip, biraz da para harcadıktan sonra yolumuza devam ettik. Montreal`e kadar uğranacak daha bir çok yer vardı!

Eğer siz de benim gibi turta seviyorsanız ya da içinde elma olan her şeye evet diyorsanız The Big Apple`a da uğramanızı tavsiye ederim. Biz programımızın biraz gerisinde kaldığımız için atlamak zorunda kaldık ama burada turta yerseniz benim yerime de mutlaka bir kaç lokma yiyin lütfen.
Yola çıkarken niyetimiz Prince Edward`da ara vermekti ancak Kingston`a kadar gittik. Pişman da değiliz. Çok güzel bir diğer kasaba da Kingston. Mola vermek ve biraz kafa dağıtmak için çok güzel bir yerdi. Bir şeyler atıştırıp, şehirde biraz aşağı yukarı tur atıp fotoğraf çektikten sonra yolumuza devam ettik.

Bir sonraki durak Upper Canada Village! Eğer çocuklarınızla seyahat ediyorsanız burayı çok seveceklerini düşünüyorum. Özellikle de tren yolculuğunu. Kocaman bir alan ve özel kostümlü oyuncularla zaman yolculuğu yapıyorsunuz. Gerçekten görülmeye değer, keyifli bir yer. Bizim zamanımız çok kisitliydi biraz sonuna yetiştik. 5`te kapanıyor, bilginiz olsun. Bizim gibi iki ayağınız bir pabuca girmesin sonra.
Upper Canada Village`tan sonra yorgun savaşçılar artık varis noktasına gitmek için sabırsızlanmışlardı. Montreal! Evet, benim bu seyahatteki en çok sevdiğim yer. Her şeyini sevdim.
Burada da Airbnb`de kalmayı tercih ettik. Şehir merkezinde bir apartmanda kaldık ve çok temiz ve düzenliydi. Lokasyonu mükemmeldi. Sizinle bilgilerini paylaşıyor olacağım.

Odaya (odanın manzarasını sizler için yukarı ekledim) eşyalarımızı atıp hemen karnımızı doyurmaya odaklandık ve Montreal`in en canlı caddelerinden birinde bulduk kendimizi. Festivalinde o akşamki etkinlik başlangıç saatlerine denk geldik. Çok şirin bir Meksika restoranında yemeklerimizi yedik, müziğin ve eğlencenin tadını çıkardıktan sonra odamıza geri donduk. Ertesi gün için enerji depolamamız şarttı!

4. Gün: Montreal!
Hayran kaldığım şehir: Montreal! Hayat dolu, cıvıl cıvıl, adeta Avrupa'nın bir köşesi. Bu şehrin ruhunu çok sevdim, kendime çok uygun buldum. Tek kotu özelliği çok kuzeyde olması ve ben Massachusetts soğuğuna bile katlanamazken burada nasıl geziyor bu kış mevsimi düşünmek bile istemiyorum. Ama yaz mevsimi çok tatlı. Görülmeye değer.
Kahvaltı için ayaküstü atıştırmalık bir şeyler bakıyorsanız bagel yemenizi tavsiye ederim. Çok güzel bagel mekânları var. Özelikle kahvaltı için çok güzel bir seçenek, yanına da kahve! Gerçekten mükemmel bir ikili oluyorlar. Montreal`deki en iyi bagelcıları görmek isterseniz bu linke bir şans verin derim.
Montreal toplu taşıma acısından zengin ve yürüyerek de gezilebilir bir şehir. Gerçekten adeta bir Avrupa şehri. Biz arabayla seyahat ettiğimiz için arabayı park edip şehri yürüyerek keşfetmeyi tercih ettik ve eğer arabayla seyahat ediyorsanız size de aynisini yapmanızı tavsiye ederim.

Notre Dame Bazilikası, şimdiye kadar gördüğüm en şaşaalı ve görülmeye değer bazilikaydı muhtemelen. Gerçek bir sanat eseri. Her ayrıntısı güzel ve baya çok da ayrıntısı var. Burayı gezmediyseniz kendinizi Montreal`i görmüş saymayın bence.
Old Port`ta dondurmanızı alıp bir tur atın derim. La Grande Roue de Montréal`i deneyimlemek isterseniz Bileti $22 civarı.
Saint Joseph`s Oratory of Mount Royal`e gitmeseniz de çok bir şey kaybetmezsiniz gibi geliyor. Dışarıdan bir görün ama baya büyük bir yapı, bir fotoğrafını çekin. İçine girip girmemek size kalmış, ben çok etkilenmedim. Bina tamamen yenilenmiş gibi. Kocaman bir yer ama görülesi pek bir şey yok. Tarihi bir doku, bir ruh yoktu. Ama görmesi bedava. Benim buraya ısınamaman bir diğer sebebi de dışında büyük bir inşaat vardı biz gittiğimizde. Çok büyük bir kaos ortamı, park sorunu ve toz toprak vardı. Bu da insani biraz uzuyor haliyle. Tarihi bir yapısı yok. Bence Oratory`e gitmek yerine Müzelere gidin, oralarda daha çok vakit geçirin. Daha verimli bir gezi olur.
Mount Royal Chalet`e çok gitmek istesek de atlamak zorunda kaldık çünkü uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. Çayınızı, kahvenizi kapıp manzaranın tadını çıkarmalık bir yer. Bence siz kaçırmayın.

Montreal`de ise biz bir gün geçirebildik o yüzden biraz yarım kaldı gibi oldu ama ben görülmeye değer olduğunu düşündüğüm yerleri de aşağıda sizin için listeledim. Tekrar gidip Quebec City`i ve Ottawa`yi da görmeyi çok istiyoruz. Ve Kanada`ya tekrar gitmek istememin en mühim sebebi Montreal açıkçası. Bir Avrupa şehri adeta. Fransız mimarisi çok baskın, çok estetik bir şehir. Çok canlı, herkes çok Avrupalı görünüyor, gece hayati çok güzel ve yemekler çok lezzetli. Yediğimiz her şeyden memnun kaldık diyebilirim. Porsiyonlar da normal insanlara göre ayarlanmış. Tabağımın üçte ikisini çöpe göndermek zorunda kalmamak beni acayip mutlu eden bir diğer unsur oldu.
4 günde otel ve yemek için iki kişi yaklaşık olarak $1500 harcadık. Arabayla seyahat ettiğimiz için yol ücretleri yok elbette bunun içinde. Benzine de ortalama $300 harcadığımızı söyleyebilirim. Kanada`da benzin Amerika`ya oranla bir tik daha pahalı. Benzin istasyonları Türkiye'deki gibi full servis çalışıyor ve sistem Amerika`dakine oranla biraz daha farklı. Ek olarak, Kanada`da Türkiye'deki gibi metre, gram, litre kullanılıyor, bu Kanada`da sevdiğim bir diğer şey. Amerika`da bunlar kafamı karıştırıyor zira.
Evet, söyleyeceklerim bu kadar. Okuduğunuz için teşekkürler, merci!
Comments