Amerika`da Çalışma & Yaşam | Macera Dolu Amerika
- Bi Küçük Turuncu Uzaylı
- 2 Eyl 2020
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 15 Eyl 2020

Geri döndüüüüüüğm! Aslında uzun zamandır hakkında yazmak istediğim, blogu oluştururken aklımda olan ama bir türlü nasıl kendimi ifade etsem konusunu kafamda netleştiremediğim için ertelemeyi seçtiğim BABA konuya geldim en sonundaa! Amerikan rüyası gerçek mi? Dın-dın-dıdııınn!! Gelin birlikte bunun üzerine düşünelim! Sizlerle tecrübelerimi paylaşıyor olacağım. Amacım ne özendirmek ne de böyle bir niyetiniz varsa vazgeçirmek bunu da söylemiş olayım. Yalnızca sosyal medyada bir şeyler paylaştığım zaman benim burada romantik komedi tadında pespembe bir hayatım olduğunu düşünmenizi istemiyorum sanırım. Yazının ilerleyen bölümlerinde beni daha net anlayacağınızı umuyorum ve başlıyoruum.
Öncelikle -şayet öyle bir planınız var ise- Amerika`ya gelmeden önce ne yapacağınızı güzelce planlamanız gerçekten çok önemli ve eğer elinizde çalışma izniniz veya "yeşil kart" gibi hayatınızı muazzam seviyede güzelleştirecek şeyleriniz yoksa yeterli miktarda parayla geldiğinizden emin olmalısınız. Ama eeen önemlisi buraya gelirken kurduğunuz hayallerin yıkılmaması için bence en başta vizeyi kapmışken gelip bir kaç hafta tatil yapmakta fayda var. Fizibilite çalışması yapmak size nelerle karşılacağınız konusunda fikir verebilir ve gerçekten çok faydalı olabilir (bunu filmi izlemeden önce fragmanını izlemek gibi düşünebilirsiniz). Böylelikle daha net fikirlerle gelip buraya yerleşmek için adımlar atabilirsiniz. Çünkü burası bambaşka bir ülke, çok farklı yazılı/yazısız kuralları var. Kültürü, insanları çok farklı -hatta kuzeyinden güneyine indiğinizde bile insanlar değişim gösteriyor, öyle enteresan bir ülke-. En azından bunlar hakkında fikir sahibi olmak açısından gelip buralarda biraz vakit geçirmek faydalı olabilir bence. Benim gibi 28 yaşında hoop diye ortasından dalıp da öğrenebilirsiniz, bu da diğer -tercih edilmemesini tavsiye ettiğim- seçenek. Ya da "Work and Travel" vesilesiyle gelebiliyorsanız kesinlikle öyle gelin derim! Harika bir tecrübe olur. Hem dilinizi geliştirirsiniz hem de W&T için gelenlere Social Security Number (SSN) veriliyor. SSN, Türkiye`deki TC kimlik numarası gibi bir şey. Bu tekrar buraya geldiğinizde ve çalışmak istediğinizde çok işinize yarayacaktır.
Beklentilerinizi Net Bir Şekilde Belirleyin
Amacınızın ne olduğu gerçekten çok önemli. Bir amacınız olmadan gelirseniz paranıza yazık olur sadece. Eğer amacınız yalnızca para kazanmaksa -ki çoğu Türkün öyle gördüğüm kadarıyla- bir şekilde yolunu bulursunuz. Para kazanmak burada da zor, kolay değil yanlış anlaşılmasın (bu konuya daha derin değineceğim). Yalnızca kazandığınız para burada daha değerli (hele Türkiye`de üüf, zenginsiniz). Enflasyon diye bir şey yok neredeyse. Vergiler düşük. Bunların avantajını yaşayabilirsiniz. Güzel bir araba alabilirsiniz mesela. Ya da Türkiye`de anlamsız paralara satılan her şeyi burada asgari ücretle çalışarak satın alabilirsiniz. (Bu arada Amerika`da her eyalette turist vizesiyle araba alınamıyor, böyle bir niyetiniz varsa bunu gelmeden önce iyice araştırmanızı tavsiye ederim).
Buraya gelip çalışmaya yasal hakkınız olmadan hiçbir şekilde çalışamayacağınızı ve bunu kesinlikle özendirmediğimi yazmak durumundayım. {Benim çalışma iznim var bu arada *OPT*}. Belki dikkat etmiş, takip etmiş olanlarınız vardır -ya da yok mudur?- bilmiyorum, ben şu anda Türkiye`de de varolan bir pizzacıda çalışıyorum. Pizzacıda çalışmakla da kalmayıp bir de üzerine general manager oldum. Buraya gelirken iş bulabileceğime dair umudum bile yokken şu anda beklentilerimin çok üstünde bir durumdayım. Gelmişken sertifika ile dönmeyip bir de üzerine yüksek lisans koyarım diyerek kalmaya karar verdiğim ülkede, hayatımı geçirmeyi hayal ettiğim günlerdeyim. Bunlar güzel yanları ama tabii ki benim kendime göre bambaşka özel sebeplerim de var bunun için -ehem, her neyse- şimdi gelelim bardağın boş kısmınaaaa.
Amerika her şeyin mikemmel olduğu, taşı toprağı altın bir ülke değil. Kimse size durup dururken altın tepside bir şeyler sunmuyor. Öncelikle bunu netleştirmekte fayda görüyorum. Çünkü böyle genel bir kanı olduğuna inanıyorum bana yöneltilen sorulara istinaden. Ileri düzeyde kapitalist bir ülke, bunu zaten biliyorsunuz. Yalnızca şöyle bir durum var, eğer gerçekten çalışmaya istekliyseniz, istikrarlıysanız, çabuk kavrıyorsanız, biraz da Ingilizceniz varsa (iletişim kurabiliyorsanız) tabii ki emeklerinizin karşılığını alıyorsunuz. (Biraz sonra burada okuyacaklarınızı hiçbir Amerikalıyı kötülemek için söylemeyeceğim, genelleme yapmıyorum, yalnızca tecrübelerime dayanarak konuşuyorum ve düzenin bu insanları bu hale getirdiğine inanarak söylüyorum bunları). Şimdiye kadar tanıdığım, gördüğüm kadarıyla yukarıda saydığım niteliklere uygun bir Amerikalı benim hayatıma girmedi. Yani ya istikrarlı değillerdi, bir kaç ay çalışıp gitme eğilimindelerdi ya işten kaytarmaya çok meraklılardı ya da yüksek dozda ot/uyuşturucu kullanımı nedeniyle sağlıklı bireyler değillerdi. Bir de Amerika hükümetinin işsizlik maaşı, bu tip işlerdeki başlangıç maaşından yüksek olduğu için veya 5 çocuk yapıp, çocuk başına devletten para alıp, bir de üstüne kira indiriminden faydalanıp güzel evlerde ucuza oturabildikleri için -vesaire vesaire- pek istekli çalışan profilinde değiller. Ben bu ülkede hiçbir insanın kendi iradesi dışında işsiz, parasız ve evsiz kalabileceğine inanmıyorum. Feleğin çemberinden geçmiş olmalı ki sokaklara düşmüş olsun. Bu kadar net söylüyorum size.
Buraya gelip eğitimini aldığınız işi yapmak istiyorsunuz-dur muhtemelen. Herkes ister. Ancak çalışma izniniz olmadan bu imkansız! Sponsor bulmanız gerekiyor. Ama bu da çok uzun ve meşakkatli bir süreç, garantisi de yok. Çünkü işvereniniz sizin çalışacağınız yerdeki pozisyona çok uygun olduğunuza ve bu pozisyona uygun bir Amerikalı bulamadığı için sizi işe almak istediğine ilgili merciileri ikna etmek zorunda. Bu ülkede geçerli bir diplomanız ve yeterli seviyede Ingilizce konuşuyor olmanız gerekiyor. Eğer akıcı Ingilizceniz yoksa zaten denemeyin bile, bence. Ve yüklü miktarda bir para veriyorsunuz bildiğim kadarıyla çünkü gerçekten bulunmaz bir nimet değilseniz kimse sizin için o masrafları karşılamak istemeyecektir. Bu seçenek değil ya da olmadı diyelim (düşman başına). Size iş mi yok, tabii ki var! Koskoca Amerika burası yahu! Sadece gönlünüze göre olmayabilir o iş. Basit işlerde çalışabilirsiniz. Restoranlarda, kafelerde, pizzacılarda, burgercilerde... çalışabilirsiniz. Buraya kocaman bir AMA paragrafı geliyor, hazır olunuz!
Eğer çalışma izniyle gelmediyseniz ve çalışma niyetindeyseniz, asgari ücretle çalışacağınız ağır işlerle başlayacaksınız anlamına geliyor bu. Günde 8-10 saat çalışmaktan bahsediyorum. Ve ofiste değilsiniz. Beş dakika kahve molası vereyim diyemiyorsunuz. Sigara kullanıyorsanız öyle kafanıza estiğinde ben bir mola vereyim sigara-çay yapayım diyemiyorsunuz. Yemek aranız genellikle yok, iki arada bir derede yemek yiyorsunuz (bazı yerlerde var ama kısa bir ara). Saatlik ücretle çalıştığınız için boş vakit öldürmenizi kesinlikle istemiyorlar, sizden o süre zarfında maksimum faydayı sağlamak işveren için çok önemli. Tuvalete gidip 10 dakikadan fazla kalırsanız yüzler asılabilir. Ayakta 8 saat bilfiil çalışmanız gerekiyor. Size yemek parası, servis falan verilmiyor elbette. Saatlik ücretle çalışacağınız için ben 3-4 saat çalışır giderim de diyemiyorsunuz. Zaten size verilen çalışma takvimine sadık olmanız bekleniyor (kaç kere çok hasta olduğum, ayakta duramadığım halde işe gittiğimi hatırlamıyorum bile). Çalıştığınız yerde hiçbir şeyi bedava yiyip içemiyorsunuz. "Çalışan indirimi" yapılıyor (Ama bunun bir limiti var, mesela o gün en az 8 saat çalışıyorsanız *bedava yemek* hakkı kazanıyorsunuz. Vay bea dediğinizi duyar gibiyim). Yani güllük gülistanlık bir hayat sizi beklemiyor. Bir de bunun üzerine Ingilizcenizin kırık olduğunu anlayan ırkçı Amerikalılar tarafından hor görülüp aşağılanabiliyorsunuz. Evet bu gerçek. Burası Amerika, çeşit çeşit insan var. Elbette inanılmaz medeni, anlayışlı insanlar olduğu gibi buluttan nem kapan, sorun çıkaracak yer arayan bir sürü de insan var (bunların büyük bir çoğunluğu da bedava yemek peşinde bu arada). Ve size böcek muamelesi yaptıklarında neye uğradığınızı şaşırabilirsiniz. Bir yanlış pizza için ne küfürler edebildiklerine inanamazsınız. Yani insanlar hırsını sizden çıkarabiliyorlar (bu konuda dolu olduğum için uzadı gitti bu paragraf asdjkfs, izir dilirim). Son bir şey -vallahi son- hizmet sektöründe çalışmaya başladığınız anda haftasonuna tatiline *güle güleee* demeniz gerekiyor. Çünkü en yoğun satış olan günler her zaman cuma-cumartesi-pazar. Bu sebeple, bu günlerde bütün işgücünü kullanmaya çalışıyor bu zalımlar.
Şayet çalışma izni olmadan çalışma niyetindeyseniz, gelirinizin bir bölümünün vergi olarak kesileceğini ve onu geri alamayacağınızı belirtmek isterim. Eğer çalışma izniniz varsa düşük gelirli gruba dahil olduğunuzda -ki kesinlikle o gruba dahil olacaksınız başlangıçta- (yıllık gelirinizin belli bir seviyenin altında olması gerekiyor), vergi kesintilerini geri alabiliyorsunuz. {düşük gelir grubu hakkında daha fazla bilgi için; tıkla ve tekrar tıkla}. Size bir W2 (Wage and Tax Statement) formu gönderiliyor ve onunla hem eyaletten hem de devletin bizzat kendisinden ödediğiniz vergilerin bir bölümünü geri alabiliyorsunuz. Müthiş bir şey değil mi? Türkiye`de de olduğunu düşünsenize, ne kadar harika olurdu!
Diğer bir konu ise; en başta hoşunuza giden, size farklı gelen her şeyin zamanla ilk günkü ışıltısını kaybedecek ve sıradanlaşacak olması. Ilk Walmart`a gittiğim günü hatırlıyorum mesela. Sanki hiç market görmemişim o zamana kadar! Büyülenmiş gibiydim.
Sosyal çevre, kültürel farklılıklar, adaptasyon sorunu, ırkçı yaklaşımlar... Sonra bir de ailenizi ve arkadaşlarınızı çok özleyeceksiniz. Ait olduğunuz dünyayı özleyeceksiniz çünkü o ana kadar yatırım yaptığınız hayatınızın burada bir geçerliliği yok. Tecrübe haneniz sıfırlanıyor gibi. Burada her şey bambaşka ve soracak kimseniz yoksa ayvayı kabuğuyla yediniz demektir. Haliyle bir süre sonra tat vermeyecek artık buradaki hayat size. Bu herkesin başına eninde sonunda geliyor. Bu bir çeşit eşik gibi. Tam olarak hiçbir zaman geçmiyor bence ama zaman zaman artışa geçiyor, bazen hayatın akışı içinde unutuluyor derken bir bakmışsınız iki seneyi aşkın zamandır Amerikadasınız!
Başka bir yazıda Amerika-Türkiye karşılaştırması yapmak niyetindeyim. Devamı gibi olacak bu yazının bir bakıma. Temel gıda fiyat karşılaştırması yapacağım. Buradaki hayatı daha iyi kavrayabilmeniz açısından faydalı olabileceğini düşünüyorum.
Ve bitti.
Thank you so much!
Have a good one everyone!
*BONUS*
Commentaires